19/05 Eyüp 18-20
[tr] Eyüp 18-20
18:1 Şuahlı Bildat şöyle yanıtladı:
2 ‹‹Ne zaman bitecek bu sözler?
Biraz anlayışlı olun da konuşalım.
3 Niçin hayvan yerine konuyoruz,
Gözünüzde aptal sayılıyoruz?
4 Sen kendini öfkenle paralıyorsun,
Senin uğruna dünyadan vaz mı geçilecek?
Kayalar yerini mi değiştirecek?
5 ‹‹Evet, kötünün ışığı sönecek,
Ateşinin alevi parlamayacak.
6 Çadırındaki ışık karanlığa dönecek,
Yanındaki kandil sönecek.
7 Adımlarının gücü zayıflayacak,
Kurduğu düzene kendi düşecek.
8 Ayakları onu ağa götürecek,
Kendi ayağıyla tuzağa basacak.
9 Topuğu kapana girecek,
Tuzak onu kapacak.
10 Toprağa gizlenmiş bir ilmek,
Yoluna koyulmuş bir kapan bekliyor onu.
11 Dehşet saracak onu her yandan,
Her adımında onu kovalayacak.
12 Gücünü kıtlık kemirecek,
Tökezleyince, felaket yanında bitiverecek.
13 Derisini hastalık yiyecek,
Kollarıyla bacaklarını ölüm yutacak.
14 Güvenli çadırından atılacak,
Dehşet kralının önüne sürüklenecek.
15 Çadırında ateş oturacak,
Yurdunun üzerine kükürt saçılacak.
16 Kökleri dipten kuruyacak,
Dalları üstten solacak.
17 Ülkede anısı yok olacak,
Adı dünyadan silinecek.
18 Işıktan karanlığa sürülecek,
Dünyadan kovulacak.
19 Ne çocuğu ne torunu kalacak halkı arasında,
Yaşadığı yerde kimsesi kalmayacak.
20 Batıdakiler onun yıkımına şaşacak,
Doğudakiler dehşet içinde bakacak.
21 Evet, kötülerin yaşamı işte böyle son bulur,
Tanrı'yı tanımayanların varacağı yer budur.››
19:1 Eyüp şöyle yanıtladı:
2 ‹‹Ne zamana dek beni üzecek,
Sözlerinizle ezeceksiniz?
3 On kez oldu beni aşağılıyor,
Hiç utanmadan saldırıyorsunuz.
4 Yanlış yola sapmışsam,
Bu benim suçum.
5 Kendinizi gerçekten benden üstün görüyor,
Utancımı bana karşı kullanıyorsanız,
6 Bilin ki, Tanrı bana haksızlık yaptı,
Beni ağıyla kuşattı.
7 ‹‹İşte, ‹Zorbalık bu!› diye haykırıyorum, ama yanıt yok,
Yardım için bağırıyorum, ama adalet yok.
8 Yoluma set çekti, geçemiyorum,
Yollarımı karanlığa boğdu.
9 Üzerimden onurumu soydu,
Başımdaki tacı kaldırdı.
10 Her yandan yıktı beni, tükendim,
Umudumu bir ağaç gibi kökünden söktü.
11 Öfkesi bana karşı alev alev yanıyor,
Beni hasım sayıyor.
12 Orduları üstüme üstüme geliyor,
Bana karşı rampalar yapıyor,
Çadırımın çevresinde ordugah kuruyorlar.
13 ‹‹Kardeşlerimi benden uzaklaştırdı,
Tanıdıklarım bana büsbütün yabancılaştı.
14 Akrabalarım uğramaz oldu,
Yakın dostlarım beni unuttu.
15 Evimdeki konuklarla hizmetçiler
Beni yabancı sayıyor,
Garip oldum gözlerinde.
16 Kölemi çağırıyorum, yanıtlamıyor,
Dil döksem bile.
17 Soluğum karımı tiksindiriyor,
Kardeşlerim benden iğreniyor.
18 Çocuklar bile beni küçümsüyor,
Ayağa kalksam benimle eğleniyorlar.
19 Bütün yakın dostlarım benden iğreniyor,
Sevdiklerim yüz çeviriyor.
20 Bir deri bir kemiğe döndüm,
Ölümün eşiğine geldim.
21 ‹‹Ey dostlarım, acıyın bana, siz acıyın,
Çünkü Tanrının eli vurdu bana.
22 Neden Tanrı gibi siz de beni kovalıyor,
Etime doymuyorsunuz?
23 ‹‹Keşke şimdi sözlerim yazılsa,
Kitaba geçseydi,
24 Demir kalemle, kurşunla
Sonsuza dek kalsın diye kayaya kazılsaydı!
25 Oysa ben kurtarıcımın yaşadığını,
Sonunda yeryüzüne geleceğini biliyorum.
26 Derim yok olduktan sonra,
Yeni bedenimle Tanrıyı göreceğim.
27 Onu kendim göreceğim,
Kendi gözlerimle, başkası değil.
Yüreğim bayılıyor bağrımda!
28 Eğer, ‹Sıkıntının kökü onda olduğu için
Onu kovalım› diyorsanız,
29 Kılıçtan korkmalısınız,
Çünkü kılıç cezası öfkeli olur,
O zaman adaletin var olduğunu göreceksiniz.››
20:1 Naamalı Sofar şöyle yanıtladı:
2 ‹‹Sıkıntılı düşüncelerim beni yanıt vermeye zorluyor,
Bu yüzden çok heyecanlıyım.
3 Beni utandıran bir azar işitiyorum,
Anlayışım yanıt vermemi gerektiriyor.
4 ‹‹Bilmiyor musun eskiden beri,
İnsan dünyaya geldiğinden beri,
5 Kötünün zafer çığlığı kısadır,
Tanrısızın sevinciyse bir anlıktır.
6 Boyu göklere erişse,
Başı bulutlara değse bile,
7 Sonsuza dek yok olacak, kendi pisliği gibi;
Onu görmüş olanlar, ‹Nerede o?› diyecekler.
8 Düş gibi uçacak, bir daha bulunamayacak,
Gece görümü gibi yok olacak.
9 Kendisini görmüş olan gözler bir daha onu görmeyecek,
Yaşadığı yerde artık görünmeyecektir.
10 Çocukları yoksulların lütfunu dileyecek,
Malını kendi eliyle geri verecektir.
11 Kemiklerini dolduran gençlik ateşi
Kendisiyle birlikte toprakta yatacak.
12 ‹‹Kötülük ağzında tatlı gözükse,
Onu dilinin altına gizlese bile,
13 Tutsa, bırakmasa,
Damağının altına saklasa bile,
14 Yediği yiyecek midesinde ekşiyecek,
İçinde kobra zehirine dönüşecek.
15 Yuttuğu servetleri kusacak,
Tanrı onları midesinden çıkaracak.
16 Kobra zehiri emecek,
Engereğin zehir dişi onu öldürecek.
17 Akarsuların, bal ve ayran akan derelerin
Sefasını süremeyecek.
18 Zahmetle kazandığını
Yemeden geri verecek,
Elde ettiği kazancın tadını çıkaramayacak.
19 Çünkü yoksulları ezip yüzüstü bıraktı,
Kendi yapmadığı evi zorla aldı.
20 ‹‹Hırsı yüzünden rahat nedir bilmedi,
Serveti onu kurtaramayacak.
21 Yediğinden artakalan olmadı,
Bu yüzden bolluğu uzun sürmeyecek.
22 Varlık içinde yokluk çekecek,
Sıkıntı tepesine binecek.
23 Karnını tıka basa doyurduğunda,
Tanrı kızgın öfkesini ondan çıkaracak,
Üzerine gazap yağdıracak.
24 Demir silahtan kaçacak olsa,
Tunç ok onu delip geçecek.
25 Çekilince ok sırtından,
Parıldayan ucu ödünden çıkacak,
Dehşet çökecek üzerine.
26 Koyu karanlık onun hazinelerini gözlüyor.
Körüklenmemiş ateş onu yiyip bitirecek,
Çadırında artakalanı tüketecek.
27 Suçunu gökler açığa çıkaracak,
Yeryüzü ona karşı ayaklanacak.
28 Varlığını seller,
Azgın sular götürecek Tanrının öfkelendiği gün.
29 Budur kötünün Tanrı'dan aldığı pay,
Budur Tanrı'nın ona verdiği miras.››